Yazınızı gönderin yayınlayalım.

.gir .keşfet .paylaş

Osmanlı'ya Sığınan İsveç Kralı

Pin It

Osmanlı Devleti, 18. yüzyıla II. Viyana kuşatması ve Karlofça Antlaşması’nın (1699) yaralarıyla girdi. 


Bir taraftan eski Batılı rakipleri güçlenirken diğer taraftan da kuzeyde yeni bir tehdit yükselmekteydi: Rusya... Bu gelişme, İsveç ile Osmanlı’yı stratejik ortak haline getirdi. Zira Rusya’yı derleyip 
dünyasiyasetinde bir güç haline getiren Çar Deli Petro, siyasetini iki ana ayak üzerine oturtmuştu: Kuzeyde Baltık Denizi’ne, güneyde Karadeniz’e hâkim olmak… 

1700 tarihinde Osmanlı ile barış imzalayan Petro, Lehistan, Danimarka ve Saksonya’yı da yanına alarak İsveç’e yönelmişti. Türk tarihinde Demirbaş Şarl olarak bilinen İsveç Kıralı 12. Charles, Petro’nun müttefiklerini alt etmeyi başardı; fakat 27 Temmuz 1709 senesinde Pultova’da 
yenildi ve Osmanlı’ya sığındı. 

Bu gelişme, güç dengesini kuzeyde Osmanlı’nın aleyhine çevirmişti. Osmanlı yönetiminin buna göz yumması beklenemezdi doğal olarak. Nitekim kral koruma altına alındı. Rusya ile artan gerilim, 1711 yılında savaşla neticelendi. 

İşte Baltacı Mehmet Paşa ile Katerina’nın isimleri etrafında oluşturulan efsaneler yüzünden, gerçek yönü karartılan Prut Savaşı’nın en önemli nedenlerinden birisi buydu. 

KRALIN ÖDENEMEYEN BORÇ SENETLERİ 

Tamamen imha olmaktan kıl payı kurtulan Petro’nun, belki de yeniden doğmuşçasına imzaladığı antlaşmanın maddelerinden birisi “İsveç Kralı Demirbaş Şarl’ın güvenlik içinde ülkesine dönmesi” idi. 

Önündeki engeller kalkmış olmasına rağmen kral, ülkesine dönmekte pek istekli davranmadı. Osmanlı’nın Rusya’ya yeni bir savaş açmasını ümit ederek beklemesini sürdürdü. Öyle ki bu durum, uluslararası bir sorun yaratır olmaya başlamıştı. Bunun üzerine Osmanlı yönetimi tarafından ülkesine dönmesi telkin edildi. Hatta krala “Ya ülkesine dönmesi veya Osmanlı uyruğuna girmesi” önerildi. Kral, doğal olarak ülkesine dönmeyi tercih etti ve 19 Eylül 1714 senesinde, Padişah III. Ahmet’ten aldığı yüklü hediye ve ihsanlar ile beraber 600 kişilik bir Türk birliğinin himayesinde İsveç’e doğru hareket etti. 

Ancak Şarl giderken geride 2 bin Rumî keselik iki borç senedi bırakmıştı. 

Aradan 24 sene geçmesine rağmen borç ödenemedi. 

1738 senesinde İstanbul’da bulunan “İsveç beyzadeleri”, söz konusu borcu hazinelerinin sıkıntısı nedeniyle nakit olarak ödemeyeceklerini bildirdiler. Bunun yerine gemi, silah ve savaş malzemesi vererek ödemeyi teklif etmekteydiler. 

İsveç temsilcilerin Kral Şarl’ın borcuna karşılık teslim etmeyi önerdikleri malzemenin listesi şöyleydi: 

- 72 parça top-çeker, 

- 1 tam donanımlı kalyon, 

- 30 bin uçları harbeli bakır donanımlı boy tüfeği 

Bunların yanında hediye olarak dörder okkalık 6 adet tunç top ve 12 parmak çapında 1 adet humbara ve havan. 

Fakat ne yazık ki teklif edilen malzemenin tamamı, kralın borcunun karşılamaya yetmiyordu. Geride daha 400 kese açık kalmaktaydı. 

İsveç hükümetinin içinde bulunduğu mali sıkıntıyı değerlendiren Osmanlı yönetimi daha fazla ısrarcı olmadı. İsveç’in zor duruma düşmesini kendi çıkarı açısında yararlı görmemekteydi. Kalan borcun “Osmanlı Devleti’nin gücü ve şanı ile iki ülke arasındaki dostluk ve ittifak göz önüne alınarak” silinmesi yoluna gidildi. Ayrıca “İsveç’in öteden beri Devlet-i Aliyye’nin sadık dostu olması ve Rusya ile savaş halinde bulunması” da bu yaklaşımda etkili olmuştu. 

OSMANLI’DAN İSVEÇ’E YAPILAN MALİ YARDIMLAR 

Türk-İsveç ilişkileri ve Osmanlı’nın İsveç’e yönelik destek ve yardımlar bunlarla sınırlı kalmamıştı. 18. yüzyılın sonlarına doğru patlayan Osmanlı-Rus ve Avusturya savaşı (1787-1792) esnasında da tekrar gündeme geldi. Savaşın nedeni, İmparatoriçe II. Katerina’nın Avusturya ile anlaşıp “Projet Grec” adıyla uygulamaya koyduğu Osmanlı’yı parçalama projesiydi. 

Osmanlı’nın böylesine sıkışık olduğu bir dönemde Güney Finlandiya sorunu gerekçesiyle İsveç de Rusya ile savaşa tutuştu. Osmanlı yönetimi, İsveç’e geçmişte verdiği mali ve askeri desteklerin yararını böylece görmüş oldu. Kendisini yutmaya çalışan Rus tehlikesi varken İsveç de, Osmanlı’nın güçsüzleşmesinin ne anlama geldiğinin bilincindeydi. 

1789 senesi 11 Temmuz’unda iki ülke arasında ittifak yapıldı. Buna göre Osmanlı Devleti İsveç’e senede 2’şer bin kese olmak üzere 20 bin keselik (10 milyon kuruş) malî yardımda bulunmayı üstlenmişti. Yardım İsveç’in savaşa devam edebilmesi için önemliydi. 

Ağustos ayında çıkan isyan yüzünden İsveç savaştan çekilmek zorunda kalsa da Osmanlı yönetimi, mali desteğini 1791 senesinde de sürdürmüştü. 

İsveç ile iyi ilişkiler, 19. yüzyılın ortalarına doğru Osmanlı’nın dünya siyasetinden çekilmesine kadar devam etti. 

O tarihlerden günümüze uzanan sürecin gelmiş olduğu son aşama, ne yazık ki, 11 Mart 2010 tarihinde 131 parlamenterin “ja=evet” diyerek ellerini havaya kaldırması olmuştur. 





Bu sayfaya link ver !

0 yorum:

Bu sayfada bir iz bırakın, yorum yapın !